ŞAFAK ÇAĞI
(YARATILIŞ)
Bir boşluk hayal edin. Ucu bucağı
olmayan bir boşluk. İşte öyle bir boşlukta hikayemiz başlıyor. Bu boşlukta bir
kaos oluşur. Bu kaos büyük patlama gibidir.
Bu kaos sonucunda boşlukta ikiz süper güç açığa çıkar Anu ve Padomay.
Anu ve Padomay birbirlerinin zıttı iki tanrıdır.
Anu yaratma gücü olan ve düzeni
temsil eder. Padomay ise değiştirme gücü olan ve kaosu temsil eder. Anu ile
Padomay'ın boşluktaki hareketi sonucunda üçüncü bir güç açığa çıkar. Bu güç
Aurbis adında bir evrene dönüşür. Aurbis Anu ile Padomay'ı saran çok geniş bir
evrendir. Ve uzay ile arasında kalın bir katman vardır. Aurbis'in içinde zaman
akmakta ve tanrılar büyü güçlerini kullanmaktadır. Ama uzayda iken zaman
kavramı yok ve tanrılar güçlerini kullanamazlar.
Anu ile Padomay'ın Aurbis'in içinde
2. formları açığa çıkar. Bunlar Sithis ve Anui-el'dir.
Sithis Padomay ile aynı kişi değildir. Fakat ayrı bir varlık da değildir. Sithis Padomay'ın temsil ettiği gücün başka bir formudur. Yani Sithis ile Padomay'ın özü birdir. Ayrı iki beden değiller fakat aynı da değiller. Aynı şekilde Anui-el de Anu'nun formudur. Sithis Void'i temsil eder Anui-el ise ışığı. Void Elder Scrolls'da ölümlülerin gidemediği keşfedilmemiş karanlığa denir.
Sithis Padomay ile aynı kişi değildir. Fakat ayrı bir varlık da değildir. Sithis Padomay'ın temsil ettiği gücün başka bir formudur. Yani Sithis ile Padomay'ın özü birdir. Ayrı iki beden değiller fakat aynı da değiller. Aynı şekilde Anui-el de Anu'nun formudur. Sithis Void'i temsil eder Anui-el ise ışığı. Void Elder Scrolls'da ölümlülerin gidemediği keşfedilmemiş karanlığa denir.
Anu sürekli bir şeyler yaratmakta ve
Padomay ise bu yaratılanları değiştirmektedir. Anu bundan hoşlanmaz ve kavga
ederler. Anu ile Padomay'ın savaşında etrafa ikisinin de kanları saçılır. Anu Padomay'ı yok
edemeyeceğini anlayınca , canlı yaşamını ve yaratılışı düzensizlikten ve kaostan
korumak için Padomay tutup kendisiyle beraber Aurbis'in dışına iter. Böylece
Anu ile Padomay için zaman kavramları yok olmuş olur ve bir nevi ölürler.
Anu ve Padomay'ın ölümü sonucunda
ışık formu olan Anui-el, Anu ve Padomay'ın saçılan kanlarından yeni tanrılar
oluşturur. Anu'nun kanlarından yıldızlar
oluşur. Padomay'ın saçılan kanlarından Daedra , Anu ve Padomay'ın karışan
kanlarından Aedra oluşur. İlk oluşan tanrı Akatosh adında bir Aedra'dır.
Akatosh ilk tanrı anlamına gelir ve en güçlü olanıdır. Daedra kendilerine
düşkün tanrılardır. Kötü değiller. Aedra ise kendilerini feda edecek olan
tanrılardır ve sekiz tanedir. Ayrıca Aedra ve Daedra dışında Lorkhan ve Magnus
adında iki tanrı daha vardır. Ama bu tanrıların kökeni pek bilinmez. Lorkhan
kayıp tanrıdır. Yaratılmasında Sithis yardım eder. Magnus ise Daedra'ya benzer
ve Mimar tanrı olarak geçer. Lorkhan'a Aedra da denilir Daedra da.
Neyse şimdi bir özet geçeyim:
Uzay boşluğunun içinde Aurbis adında bir evren var ve onun içinde ise Aedra,Daedra, Lorkhan ve Magnus var. Lorkhan hem kendileri için hem de gelecekte oluşacak canlılar için bir ölümlü gezegen yaratmak istiyor. Ve o gezegeni saracak olan Mundus katmanını yaratmak istiyor. Böylece Mundus sayesinde tanrılar büyü güçlerini daha iyi kullana bilecekler. Ayrıca tanrılar kendi canlılarını yaratırsa o canlılar için oluşacak gezegen daha güvenilir olacak. Lorkhan bu planını tüm tanrılara anlatıyor ve diğer tanrıları ikna ediyor. Diğer tanrıların emri ile Mimar Magnus Mundus ve Nirn gezegeninin planlarını yapıyor. Ve yaratmaya başlıyorlar. Bu projenin gerçekleşmesi için tanrıların hepsi güçlerinin ve bedenlerinin bir kısmını feda etmek zorunda ama Lorkhan bu fedakarlığı kabul etmiyor. Magnus Lorkhan'ın bu tutumuna karşılık projeye devam ediyor. Her tanrı birer parçalarını ve güçlerinin bir kısmını feda ediyor, Lorkhan dışında. İlk önce Mundus oluşuyor daha sonra Nirn. Nirn gezegeninin oluşumunun yarısında bir aksilik ortaya çıkıyor. Tanrıların Mundus içerisindeki her hareketi sonucunda büyük bir enerji Mundus'a yayılıyor ve bu enerji Nirn gezegeninin yeryüzü şekillerinin değişmesine neden oluyor. Ayrıca Tanrılar güç kaybetmeye başlıyor. Bunun sorumlusu Lorkhan'dır. Lorkhan'ın bu tutumu tanrıların güç kaybetmesine neden oldu.
Uzay boşluğunun içinde Aurbis adında bir evren var ve onun içinde ise Aedra,Daedra, Lorkhan ve Magnus var. Lorkhan hem kendileri için hem de gelecekte oluşacak canlılar için bir ölümlü gezegen yaratmak istiyor. Ve o gezegeni saracak olan Mundus katmanını yaratmak istiyor. Böylece Mundus sayesinde tanrılar büyü güçlerini daha iyi kullana bilecekler. Ayrıca tanrılar kendi canlılarını yaratırsa o canlılar için oluşacak gezegen daha güvenilir olacak. Lorkhan bu planını tüm tanrılara anlatıyor ve diğer tanrıları ikna ediyor. Diğer tanrıların emri ile Mimar Magnus Mundus ve Nirn gezegeninin planlarını yapıyor. Ve yaratmaya başlıyorlar. Bu projenin gerçekleşmesi için tanrıların hepsi güçlerinin ve bedenlerinin bir kısmını feda etmek zorunda ama Lorkhan bu fedakarlığı kabul etmiyor. Magnus Lorkhan'ın bu tutumuna karşılık projeye devam ediyor. Her tanrı birer parçalarını ve güçlerinin bir kısmını feda ediyor, Lorkhan dışında. İlk önce Mundus oluşuyor daha sonra Nirn. Nirn gezegeninin oluşumunun yarısında bir aksilik ortaya çıkıyor. Tanrıların Mundus içerisindeki her hareketi sonucunda büyük bir enerji Mundus'a yayılıyor ve bu enerji Nirn gezegeninin yeryüzü şekillerinin değişmesine neden oluyor. Ayrıca Tanrılar güç kaybetmeye başlıyor. Bunun sorumlusu Lorkhan'dır. Lorkhan'ın bu tutumu tanrıların güç kaybetmesine neden oldu.
Akatosh liderliğinde tanrılar derhal
toplantı yaparlar. Akatosh Nirn gezegenine Adamantine adında bir kule inşa eder
ve tanrılar orada toplantı yapar. Toplantıda Lorkhan suçlu bulunur ve ölüm
cezası verilir. Akatosh Lorkhan'ın kalbini söküp ok yardımıyla Nirn gezegenine
atar. Bedenini ise Nirn'nin dışına atarlar. Lorkhan'ın bedeni Nirn gezegeninin
uyduları olan Masser ve Secuda'ya dönüşür. Kalbin düştüğü yer Morrowind
kıtasındadır ve düştüğü yerde büyük bir patlama olur. Bu patlama sonucu Kızıl
Dağlar oluşur. Bu dağlar büyünün merkezi haline gelir. Tanrıları yok edebilecek
kadar güçlü bir gücün merkezi haline gelir. Magnus diğer tanrıları uyarır
Mundus'u terk etmesini söyler aksi taktirde tanrılar güçlerini kaybedecek ve
birer ölümlü olacaklar. Magnus ve Daedralar kaçma kararı alırken Aedralar
kendilerini feda etme kararı alır. Magnus ile Daedralar Mundus'u delip
kaçarlar. Ve kaçtıkları delikler yıldızları oluşturur. Magnus büyük bir tanrı
olduğu için onun deliği güneşi oluşturur. Daedraların kaçması sonucunda
deliklerden çıkan parçalar Aurbis ile Mundus arasına yayılır ve Daedra olan
Meridia'nın o parçacıkları aydınlatmasıyla ışık spektrumlarını (Aetherius
tabakası ) oluşturur. Geriye kalan Aedralar Nirn gezegeninin canlı ihtiyacını
karşılamak için var olan tüm güçlerini Nirn ile Mundus arasındaki boşluğa
gönderir. Tanrıların gönderdiği bu güçler orada gezegenleri oluşturur ve bu
gezegenler onları yaratan tanrıları temsil eder ve onların adını alır. Aedraların bu davranışı sonucunda
güçleri kalmaz ve ölümlü canlılar olurlar. Artık onlara Ehlnofey denilmektedir.
Daedraların gitmesi Aedraların kendilerini feda etmesi evrenin dengeli hale
getirdi. Tehlikeler ortadan kalktı.
-BNDSMİTE-
Eadraların ölümlü olması sıradan bir fani ölüm mü oluyor oblivion oyununda akatosh çıkıp deadra lordu ile savaşıyor bu ölmediği anlamına mı geliyor?
YanıtlaSil